NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
رَوْحٌ حَدَّثَنَا
أَشْعَثُ
عَنْ
الْحَسَنِ
عَنْ أَنَسِ
بْنِ مَالِكٍ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
صَلَّى الظُّهْرَ
ثُمَّ رَكِبَ
رَاحِلَتَهُ
فَلَمَّا
عَلَا عَلَى
جَبَلِ
الْبَيْدَاءِ
أَهَلَّ
Enes b.Mâlik'den rivayet
olunduğuna göre,
Nebi (s.a.v.) öğle
namazını kıldıktan sonra binitine binmiş, Beydâ dağına çıkınca da yüksek sesle
telbiye getirmiştir.
İzah:
Nesâî, menasik; Ahmed
b. Hanbel, I, 260. II, 18, 36, III, 320, 378.
1770 numaralı hadis-i
şerifin şerhinde açıkladığımız gibi Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in ihrama ne zaman
ve nerede girdiği farklı şekillerde nakledilmektedir. Bu farklılık hacda
bulunan ashabın çok olması sebebiyle Nebi (s.a.v.)'in her hareketini anında
görememelerinden kaynaklanmaktadır. Her sahâbî sadece görebildiğini
nakletmiştir. Kimisi Hz. Nebii namazdan sonra ihramlı görmüş onu nakletmiş,
bineği üzerinde ihramlı görmüş onu nakletmiş, kimisi de Beydâ'da bineği
üzerinde ihramlı görmüş onu nakletmiş ve hepsi de Hz. Nebi (s.a.v.)'i
gördükleri zaman o anda ihrama girdiğini zannetmişler. Gerçek; Hz. Peygamber
Zülhuîeyfe mescidinde kıldığı namazdan sonra ihrama girmiş, daha sonra hem
devesi kendisini kaldırınca, hem de Beydâ tepesine çıkınca yüksek sesle telbiye
getirmiştir.